Çocukluk Şemaları ve İlişki Tercihleri: Değer Vermeyen Kişilere Neden Yer Veririz?
İlişkiler, hayatımızın en temel yönlerinden biridir. Ancak, bazen kendimizi değer vermeyen ve bizi gerçekten sevmeyen kişilere yer açarken buluruz. Peki, neden böyle yapıyoruz? Bu sorunun cevabı genellikle çocukluğumuza, orada öğrendiğimiz temel şemalara kadar uzanır. Çocukluk döneminde ailemiz ve temel bakım verenlerimiz tarafından edindiğimiz deneyimler, yetişkinlikteki ilişki tercihlerimizi derinden etkileyebilir. Bu makalede, değer vermeyen kişilere neden yer verdiğimizi ve bu davranış kalıplarını nasıl aşabileceğimizi detaylı bir şekilde inceliyoruz.
Çocukluk Dönemi Şemaları
Temel Bakım Verenlerin Rolü
Çocukluğumuz, kişiliğimizin şekillendiği ve sosyal iletişim becerilerimizin temellerinin atıldığı kritik bir dönemdir. Ana ve baba gibi temel bakım verenlerimizin tutumları, bize karşı gösterdikleri sevgi, ilgi ve onay, kendimizi nasıl gördüğümüzü büyük ölçüde belirler. Değer verme ve sevilme, bu dönemde kazanılan duygusal cevaplardır. Eğer bu dönemde sevgi ve değer hissetme şansını elde edemediysek, bu duygusal eksiklikler yetişkinlikte de devam eder.
Değersizlik ve Sevilmeme Duygusu
Çocukluk dönemlerinde sevgi ve onay eksikliği yaşamış bireyler, bu duygusal boşluğu doldurmak için çoğu zaman kendilerini değersiz hissettiren ilişkilere yönelebilirler. Bu, özellikle çocukluk dönemindeki negatif deneyimlerden dolayı “normal” olarak kabul edilen bir duygudur. Böylece, değersizlik hissi, yetişkin ilişkilerine yansır ve birey, kendisini değersiz hissettiren kişilere karşı bir çekim hissedebilir.
İlişki Tercihleri Üzerindeki Etkiler
Çekicilik Algısı ve Şema Uyumu
İnsanlar genellikle çocukluk döneminde geliştirdikleri şemalarla uyumlu kişilere çekilirler. Eğer bir kişi çocukluğunda sürekli olarak değersizlik hissettiyse, bu duyguyu uyandıran kişilere çekilme eğiliminde olabilir. Bu, bilinçdışı bir süreçtir ve bireyin bu tür kişilere karşı duyduğu çekimin kökeni çoğu zaman fark edilmez.
Alışkanlık Döngüsü
Değer vermeyen kişilere yer açma eğilimi, alışkanlık döngüsü olarak adlandırılabilir. Bu alışkanlık, çocukluk döneminde edinilen ve yetişkinlikte tekrar eden bir davranış kalıbıdır. Birey, kendisini değersiz hissettiren kişilere karşı bir rahatlık hissi ve tanıdıklık duygusu yaşayabilir. Bu, değişim için zor bir döngüyü sürdürür.
Kendi Değerimizi Anlamak ve Yeni İlişki Yapıları Oluşturmak
Kendi Değerimizi Keşfetme
İlişkilerde sağlıklı bir dinamik geliştirebilmek için öncelikle kendi değerimizi anlamamız ve bu değeri içselleştirmemiz gerekmektedir. Kendi değerimizi anlamak, bize nasıl davranılması gerektiğini belirlememize ve buna uygun sınırlar koymamıza yardımcı olur. Bu süreç, öz-farkındalık ve kişisel gelişim yoluyla desteklenebilir. Psikolojik danışmanlık, terapi veya koçluk gibi profesyonel destekler, kişinin kendisini daha iyi anlamasına ve değerini fark etmesine olanak tanır.
Sağlıklı İlişki Modelleri
Kendi değerimizi anladıktan sonra, sağlıklı ilişki modellerini tanıyıp bunları hayatımıza entegre etmek önemlidir. Sağlıklı ilişkiler, karşılıklı saygı, açık iletişim ve güven üzerine kurulur. Bu tür ilişkilerde her iki taraf da birbirinin duygusal ihtiyaçlarını anlar ve onurlandırır. Sağlıklı ilişki dinamiklerini öğrenmek, bireyin tercihlerini bu yeni anlayış doğrultusunda şekillendirmesine yardımcı olur. Psikolojik danışmanlar bu süreçte önemli bir role sahip olup, bireylerin eski alışkanlıklarını kırarak yeni ve sağlıklı ilişki becerileri kazanmalarına destek olabilirler.
Çocukluk Şemaları ve İlişki Tercihleri
Kendi değerimizi anlamak ve çocukluktan getirdiğimiz duygusal yaraları iyileştirmek, daha sağlıklı ve mutlu ilişkiler kurmamızı sağlar. Çocukluk dönemimizde edindiğimiz şemalar ve alışkanlıklar, yetişkin ilişkilerimizi derinden etkileyebilir. Ancak, bu alışkanlıkları fark etmek ve üzerinde çalışmak, bize değer vermeyen ve sevmeyen kişilere yer açma döngüsünü kırma şansı verir. Psikolojik danışmanlık, bu süreçte güçlü bir destek sağlayarak bireylerin kendilerini ve ilişkilerini dönüştürmelerine yardımcı olur. Kendi değerimizi anlamak ve sağlıklı ilişki modellerini benimsemek, hem bireysel hem de ilişkisel anlamda daha tatmin edici bir yaşam sürmemize olanak tanır.